ana_sayfa
FAALİYETLER
Yazılı Soru Önergeleri
Genel Kurul Soruları
Kanun Teklifleri
Sözlü Soru Önergeleri
Makalelerim
Genel Kurul Konuşmaları
Yazılı S.Ö.(Cevaplanan)
Meclis Araştırma Önergeleri
Genel Kurul Konumalar > Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararlar hakkında Meclis Araştırma Önergesinin görüşmelerindeki konuşması
Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararlar hakkında Meclis Araştırma Önergesinin görüşmelerindeki konuşması

YILMAZ TANKUT (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin, terör mağdurlarının sorunlarının araştırılması hakkında vermiş olduğu grup önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, maalesef, özellikle AKP hükûmetlerinin iş başına gelmesinden sonra sistematik bir şekilde yükselen terör ve bölücü faaliyetler, bugün çok vahim boyutlara ulaşmış bulunmaktadır. 2002 yılında AKP tek başına iktidara geldiğinde sıfır noktasına getirilmiş bulunan terör ve bölücülük faaliyetleri. son yıllarda millî birliğimizi, kimliğimizi, bölünmez bütünlüğümüzü ciddi boyutta tehdit eder hâle gelmiştir. Dolayısıyla bölücü çetelerin dağ ve şehirli militanları, artık azim milletimizin ve devletimizin gözünün içine baka baka, küstah ve alçakta isyan ve ihanet provalarını yapmaktadırlar. Bugün, bu kabul edilemez ihanet ve bölücü senaryo ve eylemler karşısında ise, yaklaşık dokuz yıldır milletimizin ve devletimizin mevcudiyetine hükmetmeye çalışan AKP İktidarı ise âciz, kararsız ve hatta bu eylemleri teşvik eden bir politika benimseyerek ülkemizi bugün âdeta uçurumun kenarına getirmiş bulunmaktadır. Şöyle ki 2003 yılında "Eve Dönüş Yasası" adı altında PKK'nın cezaevlerindeki bütün militanlarını yeniden dağ kadrosuna ve örgüte kazandırmış ve akabinde Terörle Mücadele Yasası'nın 8'inci maddesini kaldırmak suretiyle güvenlik güçlerimizin elini kolunu bağlamış, hainlerin ise cesaret ve cüretini artırmıştır. Diğer taraftan, askerlerimizin başına çuval geçirilmesini sindire sindire hazmettirmeye çalışmış, Musul'da alçakça şehit edilen güvenlik güçlerimizin kanlarını yerde bırakmıştır. Bunlar yetmemiş, "Açılım" zırvası altında dile getirdikleri yıkım ve ihanet projesi çerçevesinde PKK'lı canileri Habur'da törenle karşılatmış ve devletin hâkim ve savcılarını onların ayaklarına göndermiş ve sözde seyyar mahkemelerde yargılayıp serbest bırakmıştır. Buna karşılık, bölücü hainlerle kahramanca mücadele eden ve aziz milletimizin takdirini kazanan dönemin subay ve askerlerini de "gizli tanık" maskesi altında, PKK'lı tanıkların beyanlarıyla haksız bir şekilde cezaevlerinde tutmaktan vicdan azabı duymamıştır.

Değerli arkadaşlar, elbette demokratik rejimi darbe yapmak suretiyle değiştirmek isteyenler hak ettiği cezayı almalıdırlar. Fakat siz sadece "Soruşturma ve kovuşturma devam ediyor." şeklinde bir bahaneyle, tutukluluk sürelerinin, hüküm almış gibi, cezaya dönüştürülmesine onay verirseniz bir gün bunun hesabını mutlaka verirsiniz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle son sekiz yıldır bölücü terörle etkin ve kararlı bir şekilde mücadele edilemediği ve bölücü hainlere taviz verildiği için bugün maalesef terör bitmemiş ve toplumumuzun hemen her kesiminden on binlerce insanımız mağdur edilmiştir. Başta bölge insanımız olmak üzere, o bölgede görev yapan polisimiz, askerimiz, korucularımız, memurlarımız ve öğretmenlerimiz sadece kanlarıyla şehit olarak bedel ödememiş, aileleriyle birlikte çok büyük sıkıntı ve çaresizliklerle karşı karşıya kalmıştır. Örneğin güvenlik güçlerimizin dışında, öğretmenlerimiz ülkemizin her köşesinde büyük fedakârlıklarla görev yapmaktadırlar. Büyük zorluklar içerisinde görev yapan öğretmenlerimiz, özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde görevleri başında, teröristlerce şehit edilmiş ve edilmeye devam edilmektedir. Elinde silah değil kalem tutan öğretmenlerimiz, ülkemizin her bölgesinde, eller tabanca, silah değil kalem tutsun diye gecelerini gündüzlerine katmaktadırlar. Hiçbir siyasinin ziyaret etmediği, gitmediği yerlerde, çetin doğa şartlarına ve iklim şartlarına aldırmayan fedakâr öğretmenlerimiz o bölgelerde sadece okullarda eğitim vermemekte, yüce devletimizin oradaki temsilcileri olmaktadırlar. Bölge halkı da oraya gelen öğretmeni devlet olarak bilmektedir. Köylerdeki okulların basılıp lojmanlarındaki öğretmenlerin şehit edildiği, yolların kesilerek kimliklerine bakılıp öğretmen olanların istifaya zorlandığı günleri hatırımıza getirmeyi bile biz bugün istemiyoruz. Peki, maddi karşılığı ölçülemeyecek kadar büyük fedakârlıkla görevlerini devam ettiren ve bu bölgelerdeki görevlerinden istifa etmeyip görevlerinde kalan öğretmenlerimize biz bugün ne verebiliyoruz acaba? Öğretmenlerimizin, devletlerinin kendilerine hak ettikleri değeri verdiğine mutlaka inanması gerekmektedir. Öğretmenlik fedakârlık ve şevk ile yapılan bir meslektir. Öğretmenlerimizin geçimlerini iyi bir şekilde temin etmek için maddi talepleri de mevcuttur fakat onların en büyük talebi, toplum içerisinde hak ettikleri yeri, eskiden olduğu gibi, geri kazanabilmektir. Bu yüzden özellikle, başta öğretmenlerimiz olmak üzere, Bitlis, Bingöl, Hakkâri, Tunceli, Van, Muş, Diyarbakır, Siirt, Mardin gibi illerimizde görev yapan bütün kamu görevlilerimizin ve bölge insanının acımasız PKK teröründen dolayı uğradıkları mağduriyetleri mutlaka telafi etmemiz, gidermemiz gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, bölücü terör olaylarından sadece Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde yaşayan insanlarımız değil, diğer bölge ve vilayetlerimizdeki vatandaşlarımız da etkilenmekte ve mağdur olmaktadır. Örneğin, İstanbul'da meydana gelen bölücü terör olaylarıyla ilgili bakın, Sayın Genel Başkanımız ne demiştir: "Şimdi, bir düşünün, İstanbul'dasınız, Allah lütfetmiş, 5-10 kuruş kazanıyorsunuz, kazandığınıza banka kredisi ilave ediyorsunuz ve bir taksi alıyorsunuz, bir araba alıyorsunuz, minibüs ya da otobüs alıyorsunuz. Akşam eve geliyorsunuz, çoluk çocukla sofrada oturuyorsunuz, Allah'ın verdiği nimeti yiyeceğiniz sırada dışarıda bir gürültü, 'Nedir?' diye bakıyorsunuz, bir araba yanıyor. 'Acaba kimin arabası?' diyorsunuz. Bir bakıyorsunuz ki kendi arabanız yanıyor. On sekiz günde Hüsnü Mübarek bir meydanda toplanılması sonucu iktidarından oldu. On sekiz günde İstanbul'da yanan araba, minibüsü, otobüsü ve taksisiyle sekseni buldu. Mısır'da bir tane araba yanmamış, bir tane insan ölmemiş, buna rağmen, yoksulluk ve geçim darlığından dolayı otuz bir yıl iktidarda bulunan bir diktatör görevden alınıyor, uzaklaştırılıyor. Türkiye kan gölünde ama 'ileri demokrasi' palavrasıyla milletimiz hâlen aldatılmaya devam ediyor."

Netice olarak, değerli arkadaşlar, yurdumuzun her köşesindeki vatandaşlarımız bölücü terörün insafına terk edilmiş ve büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştır.

Sayın milletvekilleri, bugün ne yazık ki ülke ve toplum olarak her manada çok tehlikeli bir dar geçitten ve çok sıkıntılı badirelerden geçmekteyiz. Bugün Türkiye sadece ekonomik, sosyal ve kültürel alanda değil, özellikle güvenlik, bölücülük ve millî varlık konusunda da çok vahim ve tehlikeli bir tablo içerisindedir ve maalesef, daha önce de buradan sık sık ifade ettiğimiz gibi, bölücü emellerin artık gizlenmediği, açıktan açığa kalkışma hareketlerini andıran hadiselerin ve olayların yaşandığı, ihanet provalarının yapıldığı, millî bayramlarımızda bile bölücü ihanet çetelerinin sözde marşlarının çalındığı çok tarihî ve her bakımdan ibret verici bir musibet dönemini yaşıyoruz. Öyle bir musibet dönemi ki bu dönemde, artık, Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyeleri, milletvekilleri PKK adına polisimizi tokatlayıp taşlayabilmektedir. Bu durum karşısında ise Sayın Başbakan sadece "densizlik" diyerek tepki göstermekte fakat yapılan küstahça eylemler yapanların yanına kâr kalmaktadır. Bugün bir yandan bölücü hainler polislerimizi, Mehmetçiklerimizi, güvenlik güçlerimizi ve masum vatandaşlarımızı acımasızca katletmektedirler, diğer yandan ne acıdır ki bu alana gizliden ya da açıktan daha fazla özgürlük verilmesi çabaları, bugünlerde görüşmekte olduğumuz yeni Anayasa Mahkemesinin yapısının değişikliği maskesi altında da olanca hızıyla ve büyük bir gaflet anlayışıyla devam ettirilmektedir.

Ben buradan bir kez daha vatanımız ve milletimizin bölünmez bütünlüğü için fedakârca görev yapan ve bölücü hainlerce şehit edilen subay, asker, polis ve masum vatandaşlarımıza Yüce Allah'tan rahmet, yakınlarına ve aziz milletimize de başsağlığı diliyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün AKP yönetimindeki Türkiye'de gerçekten insanlarımız mutlu ve huzurlu değildir, vatandaşlarımızın büyük bir kesimi bölücü terörün yanı sıra yokluk ve açlıkla boğuşmakta ve geleceğinden endişe duymaktadır. Toplumumuzun hemen hemen bütün kesimleri çaresiz, huzursuz, umutsuz bir şekilde baş başa bırakıldığı meselelerle boğuşmaktadır ancak son yıllarda Türk toplum yapısını tehdit eden, istikbal adına derin kaygılar uyandıran bazı gelişmeler de bugün ne yazık ki hep birlikte ibretle izlenmektedir. "Türkiye nereye gidiyor?" sorusunu sormamıza neden olabilecek kadar vahim gelişmeler günlük hayatımıza bir kâbus olarak çökmekte, toplum hayatımızı âdeta kemirmektedir. Hemen her gün bir ilimizde, ilçemizde, hatta köyümüzde cinnet, intihar, gasp, boşanma, aile içi şiddet, soygun, hırsızlık, kapkaç, ırza geçme, talan, vurgun, hortumlama gibi hadiseler vahim boyutlar kazanarak yükselmektedir. Türk milletinin pek alışık olmadığı bu tip çeşitli hadiseler yine her gün basına yansımakta ve artık bütün bunlar sıradan hâle gelmiş bulunmaktadır. Çoğu ferdî bazda, bazen grup kimliği adı altında meydana gelen bu tür olayların sayıca ve zaman bakımından giderek yoğunluk kazanmış olması ise hadiseye ciddi bir sosyal boyut kazandırmış gözükmektedir. Dolayısıyla bölücü terör kıskacında ve âciz bir yönetim altında her geçen gün kan kaybeden ülkemizin artık bu ve benzer yükleri taşımaya daha fazla tahammülü kalmamıştır ve inşallah yaklaşık iki buçuk ay sonra 12 Haziranda yapılacak olan seçimlerde tek başına iktidara gelecek olan Milliyetçi Hareket Partisi ilk önce terörün ve bölücü hainlerin kökünü kazıyarak büyük Türk milletine alçakça ve kalleşçe saldıranlara hak ettiği cezayı mutlaka verecektir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
,